‘2020 olimpiyatlarının İstanbul’a verilmemesine neden sevindim?’ ya da ‘Anne ben vatan haini miyim?’
Irkçı beyanatlar veren sporcusunu cezalandırmak bir yana dursun, ona uluslararası organizasyonlarda bayrak taşıtıp kamu spotlarında oynatan, sahalarındaki ırkçı ve ayırımcı davranışlara tatmin edici cezalar veremeyen, gençlik kamplarında ayrımcı politikalar izleyen, öğrenci yurtlarında kadınlarla erkekleri ayrıştıran, kız ve erkeklerin aynı merdiveni kullanmasından bile rahatsız olan, trenlerde kızlı-erkekliseyahat edilmesini doğru bulmayan, mitinglerde kadınlar ve erkekler için ayrı havuz yaptıracağız diyen bir ‘gençlik ve spor’ zihniyetinin olimpiyatları alamamasına seviniyorum (burada sevinmek kolları yana açıp zıplamak şeklinde değil de bir iç rahatlaması şeklinde düşünülebilir). Adaylık sürecinde ‘iki kıtayı birleştirme’, ‘doğu ile batı arasında bir köprü’, ‘medeniyetler buluşması’, ‘çok acayip inşaat sektörümüzvar’ ekseninden öteye gidemeyip olimpiyatlar istanbul’a verilmediği zaman neyi doğru neyi yanlış yaptığını sorgulamadan bahaneler üretmeye çalışan (müslümanız diye-gezi yüzünden vb.), insanları hedef gösterip ‘sizin yüzünüzden alamadık’, ‘halkımız bu kişilere gereken cevabı verecektir’, ‘k.çınıza kına yakın‘, ‘biz alamadık, siz aldınız’ diyen centilmenliğe ve sportmenliğe alabildiğine uzak bir anlayışın olimpiyat düzenlemeyi haketmediğini düşünüyor ve bunun olimpiyat komitesi tarafından fark edilmesinden de memnuniyet duyuyorum. Ve çok üzgünüm ama bunun anlaşılamamasını anlayamıyorum. Madem bu işin neredeyse tamamen rant, inşaat ve yapılaşma için yapıldığının, istanbul ve istanbulluların olimpiyatlar için hiç bir -haydi ben hafifleteyim ‘çoğu’- rasyonel parametreye sahip olmadığının, istanbul’un durumunun, maliyetin büyüklüğünün, iktidarın icraatlarının, olimpiyat ruhu eksikliğinin, post-olimpiyat vebalinin farkındasınız, o zaman ‘sırf gıcıklığına’ ya da ‘akp’ye inat olsun’ gibi garip sebepler dışında insanların bu duruma sevinmesinin anlaşılamamasının kerameti nedir, gerçekten merak ediyorum.